-
1 take trouble
zahmet etmek -
2 trouble oneself
zahmet etmek -
3 take trouble
zahmet etmek -
4 trouble oneself
zahmet etmek -
5 trouble
n. sıkıntı, dert, külfet, belâ, huzursuzluk, meşakkat, zahmet, rahatsızlık, aksilik, sorun, arıza, üzüntü————————v. rahatsız etmek, zahmet vermek, canını sıkmak, üzmek, bulandırmak, dert etmek, zahmet etmek, üzülmek* * *1. noun1) ((something which causes) worry, difficulty, work, anxiety etc: He never talks about his troubles; We've had a lot of trouble with our children; I had a lot of trouble finding the book you wanted.) dert, sıkıntı, sorun2) (disturbances; rebellion, fighting etc: It occurred during the time of the troubles in Cyprus.) kargaşa, karışıklık3) (illness or weakness (in a particular part of the body): He has heart trouble.) hastalık, rahatsızlık2. verb1) (to cause worry, anger or sadness to: She was troubled by the news of her sister's illness.) üzmek, canını sıkmak2) (used as part of a very polite and formal request: May I trouble you to close the window?) rahatsız etmek, zahmete sokmak3) (to make any effort: He didn't even trouble to tell me what had happened.) zahmet etmek, zahmete girmek•- troubled- troublesome
- troublemaker -
6 беспокоиться
merak etmek,telaşlanmak; zahmet etmek* * *1) merak etmek; telaşlanmakобо мне́ не беспоко́йся — beni merak etme
как ви́дишь, беспоко́иться не́чего — görüyorsun ki telaşlanacak bir şey yok
2) ( утруждать себя) zahmet etmekпожа́луйста, не беспоко́йтесь — (aman) zahmet etmeyin, rahatsız olmayın
-
7 трудиться
çalışmak; uğraşmak; zahmet etmek* * *1) çalışmak; uğraşmak, emek vermekон мно́го труди́лся над э́тим произведе́нием — bu yapıta çok emek verdi
2) zahmet etmekзря / напра́сно тру́дишься! — boşuna zahmet ediyorsun!
не труди́тесь — zahmet etmeyin
-
8 bother
interj. baş belâsı, allah'ın belâsı————————n. sıkıntı, dert, zahmet, baş belâsı————————v. sıkmak, can sıkmak, sinir bozmak, canını sıkmak, dert vermek, baş belâsı olmak, rahat vermemek, üzülmek, takmak, sinir etmek, rahatsız etmek; daraltmak; musallat olmak,* * *1. rahatsız et (v.) 2. sıkıntı (n.)* * *['boðə] 1. verb1) (to annoy or worry: The noise bothered the old man.) üzmek, canını sıkmak2) (to take the trouble: Don't bother to write - it isn't necessary.) zahmet etmek, kendini yormak2. noun1) (trouble, nuisance or worry.) üzüntü, zahmet, sıkıntı2) (something or someone that causes bother: What a bother all this is!) dert, baş belâsı şey, musibet• -
9 trouble
üzmek, telaslandirmak, sikmak; rahatsiz etmek, zahmet vermek; zahmet etmek; aci çektirmek, aci vermek; müskül, zorluk, güçlük; zor durum, tehlike, dert, bela; zahmet; (sosyal/siyasal) düzensizlik; isdirap, üzüntü, sikinti; sorun, kötü taraf, yanlis; rahat -
10 Mühe
Mühe <-n> ['my:ə] fohne \Mühe zahmetsiz, kolayca;nur mit \Mühe güç bela, zar zor;die \Mühe hat sich gelohnt zahmete değdi;gib dir keine \Mühe! zahmet etme!;das ist doch verlorene \Mühe bu, zahmete değmez;jdm \Mühe machen birini zahmete sokmak;wenn es Ihnen keine \Mühe macht! zahmet olmazsa!;mit \Mühe und Not ( mit großen Schwierigkeiten) güç bela; ( gerade noch) zar zor -
11 bother
sikinti, zahmet, zorluk; kavga, kargasa, huzursuzluk,canini sikmak, rahatsiz etmek; (with, about ile) zahmet etmek, zahmete girmek, rahatsiz olmak -
12 abbrechen
ab|brechen1) ( Stück) kopmak2) ( unvermittelt aufhören) kesilmek2) ( Gebäude) yıkmak4) ( Zelt) toplamak, kaldırmak5) ( Reise) yarıda bırakmak, devam etmemeksich einen \abbrechen (sl) ( Umstände machen) zahmet etmek, zahmete girmek [o katlanmak] -
13 bemühen
rahatsız etmekzahmet etmekzahmete sokmak -
14 take the trouble of
v. zahmet etmek -
15 take the trouble of
v. zahmet etmek -
16 abmühen
ab|mühenvrsich \abmühen zahmet etmek, çaba harcamak -
17 take trouble
zahmete girmek, zahmet etmek -
18 bemühen
bemühen* [bə'my:ən]I vrsich \bemühen ( sich Mühe geben) uğraşmak (um için), gayret göstermek (um için), çaba harcamak (um için);bitte \bemühen Sie sich nicht! lütfen zahmet etmeyin!;sich um etw \bemühen bir şey için uğraşmak [o gayret göstermek];sich um eine Stelle \bemühen bir iş yeri bulmak için uğraşmak;sich um jdn \bemühen biri için zahmete girmek [o katlanmak];wärst du so freundlich, dich zu mir zu \bemühen? zahmet olmazsa bana gelebilir misin?jdn zu sich \bemühen birinin yanına gelmesini rica etmek -
19 inconvenience
n. rahatsızlık, külfet, uygun olmama, zahmet, sıkıntı, sakınca, rahatsız eden kimse, sıkıntı veren şey, mahzur————————v. sıkıntı vermek, rahatsız etmek, zahmet vermek* * *1. zorlaştır (v.) 2. zorluk (n.)* * *noun ((something which causes) trouble or difficulty: He apologized for the inconvenience caused by his late arrival.) sıkıntı, zahmet -
20 machen
machen ['maxən]I vt1) ( tun) yapmak, etmek;eine Bemerkung \machen bir söz etmek;einen Spaziergang \machen gezinti yapmak, yürüyüşe çıkmak;er macht mir den Garten benim için bahçeyi yapıyor; ( Kräuter) ufalamak;ich will es kurz \machen kısa keseceğim;wird gemacht! yapılacak!;gut gemacht! iyi yaptın!;ein Spiel \machen maç yapmakdas lässt sich \machen bu yapılabilir;was soll man \machen? ne yapalım?;da ist nichts zu \machen yapılacak bir şey yok;was \machen Sie beruflich? meslek olarak ne yapıyorsunuz?;was macht dein Bruder? ağabeyin [o erkek kardeşin] ne yapıyor?;lass mich nur \machen! bırak da ben yapayım!;mach's gut! ( fam) ( Abschiedsgruß) eyvallah!;warum lässt du das mit dir \machen? niçin bunu kendine yaptırtıyorsun?;ins Bett/in die Hose \machen ( fam) yatağa/donuna yapmakein Foto \machen fotoğraf çekmek;sie ließ sich beim Friseur/von einer Freundin die Haare \machen kuaföre/kız arkadaşına saçlarını yaptırdı;dafür ist er wie gemacht onun için biçilmiş kaftan3) ( Lärm) yapmak;Eindruck \machen izlenim bırakmak;einen Fleck auf etw \machen bir şeyin üzerini leke etmek;macht nichts! ( fam) ziyanı yok!, fark etmez!;was macht das schon? bu ne fark eder ki?das macht mich nervös/verrückt bu beni sinir/deli ediyor;jdm etw leicht \machen birine bir şeyde kolaylık göstermek;jdm das Leben zur Hölle \machen birinin hayatını zehir etmek;Joggen macht fit jogging insanı zindeleştirirwas macht das? bu, ne tutuyor?das macht zusammen 14 bunlar, birlikte 14 eder, hepsi 14 ederII vrsich \machensich hübsch \machen süslenmek;sich lächerlich \machen maskara olmak, kendini gülünç duruma düşürmek;sich beliebt \machen kendini sevdirmek ( bei -e);sich verständlich \machen derdini anlatmak;\machen Sie sich's bequem! rahatınıza bakın!3) ( passen)sich gut \machen iyi durmak4) ( beginnen)sich an die Arbeit \machen iş başı yapmak;sich auf den Weg \machen yola koyulmak5) ( sich bereiten)\machen Sie sich nur keine Umstände wegen mir! benim yüzümden zahmet etmeyiniz!;6) ( fam)sie macht sich nichts aus Eis dondurmadan hoşlanmaz
- 1
- 2
См. также в других словарях:
zahmet etmek — 1) biri için yorulmak veya masrafa girmek 2) çaba harcamak, gayret göstermek Zahmet edip enine boyuna okumazlardı. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
zahmet — is., Ar. zaḥmet Sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet, meşakkat Yalnız rica ederim, bir an için bir zahmet ve fedakârlık daha yapın. H. F. Ozansoy Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller zahmet çekmek zahmet etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
eziyet etmek — zahmet ve sıkıntı vermek, canını yakmak İçlerinden birine kancayı atmış, maksadı, onu üzmek, ona eziyet etmektir. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
zahmete girmek (veya katlanmak) — Zahmet etmek Bunun için büyük zahmetlere girmeye gerek yoktur. S. Birsel Benim için yine yorulacaksınız, zahmete katlanacaksınız, dedi. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
eziyet — is., Ar. eẕiyyet Aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü, cefa, zahmet, zulüm Birleşik Sözler gâvur eziyeti Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller eziyet çekmek eziyet etmek eziyet vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ne ... ne ... — bağ., Far. 1) Birden fazla özne, tümleç veya fiili birlikte inkâr etmek için, bunlardan önce yer alan kelimelerin başlarına getirilen tekrarlamalı bağlaç, hem ... hem ... karşıtı Günlerce ne gördüm ne de bir kimseye sordum. Y. K. Beyatlı 2) Ne… … Çağatay Osmanlı Sözlük
HUL — (Hâyil. C.) Bela. Zahmet. * Mukabele etmek, karşılık vermek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ZABZAB — Men etmek, engel olmak. * Ayıp. * Zahmet. Maraz, hastalık … Yeni Lügat Türkçe Sözlük